Suçiçeği geçirip hayatını kaybeden bir çocuk gördünüz mü?
Ben gördüm.
Aşı ile önlenebilecek bir hastalıktan dolayı çocuğunu kaybeden bir anneye içiniz yana yana ‘başınız sağolsun’ dediniz mi hiç? Durabilir misiniz ayakta, göz yaşlarınız akmadan, içiniz titremeden. Bir çocuğun hayatını kurtaramayacaksam, neden yapıyorum ben bu işi diye düşündünüz mü hiç.
Daha 2 yaşına basmamış olan çocuğunuz suçiçeği geçirir. Çocuktur nasıl olsa atlatır, geçirsin de bağışıklık kazansın diye beklersiniz. 100 çocuk suçiçeği geçirir atlatır, ama sizin çocuğunuz atlatamadı. 5 gün oldu ateşi düşmüyor, baygın halde, yeme içmeden kesildi. Hastaneye yatarsınız. Suçiçeği çok bulaşıcıdır, normal bir odada yatamazsınız. Sıkı izolasyonu olan özel odalarda yatmanız gerekir, her hastanede yer bulamazsınız. Hastaneye yattı, serum takıldı, ilaçlar veriliyor ama ateş düşmüyor. Kan değerleri allak bullak olmuş. Hastalık vücudunu zorluyor, Karaciğer enzimleri gittikçe yükseliyor. Çocuğun bilinci de iyi değil, uykuya meyilli, beslenmesi zaten bozuk, serum sürekli gidiyor, oksijen desteği veriyoruz. Enfeksiyon tüm vücuda yayılmış, bağışıklık yerle yeksan olmuş, savunma sistemi çalışmadığı için tüm vücut mikroplara karşı korunmasız. Karaciğer harap olunca kanama değerleri bozuluyor, damardaki kanda bile kanamaya eğilim artıyor. Barsaklardan küçük kanama odakları kakasından görülüyor. Taze donmuş plazma acil olarak hazırlat, eritrosit desteği ver. Kan değerleri düşmeye devam ediyor. Dünden beri hocalarla vizitler, diğer bölümlerden konsültasyonlar. Uzman, asistan, intörn doktorlar… herkes elinden ne gelirse yapıyor. Ama nafile gidişatı durduramıyoruz. Gece nöbetteyiz, iki eş kıdemli ve bir enfeksiyon yan dal uzmanı. Kitapları karıştır, internetten makale tara, hocalarla konuşmaya devam. Ateş düşürücüler, 2’li antibiyotik tedavisi, Eritrosit, taze donmuş plazma, immünglobulin destekleri arka arkaya veriyoruz. Serum her daim alıyor. Ama nafile, bırakın iyileşmeyi, kötü gidişi yavaşlatamıyoruz bile. Sürekli hastayı kontrol et, vital bulguları takip et, tansiyon aman düşmesin, bilinci iyi mi, gözlerini açıyor mu.
Bütün gece sabaha kadar uykusuz, konuştuk, tartıştık. personel ve hemşireler hiç boş durmadı, sürekli tedaviler, ilaçlar gitti geldi. Kendimi bu kadar çaresiz hissettiğim başka bir gün olmuş muydu bilmiyorum. Ama ne yaptıysak olmadı, sabaha kadar yaşatabildik. Karaciğer iflas etti, aynı anda hem kanama hem de pıhtılar oluşuyordu vücutta (Yaygın Damar içi Pıhtılaşma sendromu), böbrekler durdu, vücudu hala yanıyordu ateşini bile düşürememiştik. Ve kalbi dayanamadı, durdu. Kalp masajı da yapsak dönmedi. O sabah kaybettik 20 aylık güzel gözlü çocuğu.
Varsın komşu teyzeler, amcalar aşılar şöyle aşılar böyle desin. Suçiçeği neymiş, soğuk algınlığı gibi bir şey, hepimiz geçirdik desin. Çocuk felci hastalık değil ki, hafif bir ishal gibi atlatıyor insanlar desin. Ben okudum, ben araştırdım, biliyorum. Yetmiyorsa gözlerimle gördüm, Ellerinden nasıl bir balık gibi kayıp gittiğini canların. Yaşadım, Hiçbir şey yapamamanın çaresizliğini. Çok düşündüm, neyi eksik yaptık neyi yanlış yaptık. Ne yapsaydık yaşatabilirdik. Anladım ki O çocuğu kurtarmanın tek bir yolu vardı…
O zaman suçiçeği aşısı sağlık bakanlığı aşı takviminde değildi. 2012 yılından beri Her çocuğa 12 aylıkken yapılıyor. O aşılar sayesinde kim bilir kaç tane güzel gözlü çocuk bu mikropla karşılaşmadan korunuyor; kalkan gibi, zırh gibi sarıyor da ölüm meleğinden sakınıyor onları.
Siz siz olun, çocuğunuzun aşılarını yaptırın.