Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2 Ekim itibarıyla dünya genelinde 42 COVID-19 aşı adayı, klinik denemelerle insanlar üzerinde test edilirken, 151 aşı adayı da klinik öncesi geliştirme aşamasında bulunuyor. Klinik deneme aşamasına geçen aşılardan 18’i birinci, 14’ü ikinci, 10’u ise üçüncü aşamada insanlar üzerinde test ediliyor.
19 Aralık 2020 itibariyle ABD Federal Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ABD’de kullanılması için ikinci aşıyı da onayladı. Pfizer-BionTech tarafından üretilen aşıdan sonra Moderna’nın aşısı da acil durum yetkisi ile “belirgin bir sağlık riski” taşımadığı belirtilerek onaylanan 2. aşı oldu. FDA’nın onayı tüm dünyada refere edilen güvenilir bir kuruluş olmasından dolayı özellikle önemli.
Çin menşeili SinoVac firmasının aşısının (CoronaVac) ilk başta 1200 sağlık çalışanı üzerinde deneneceğini vurgulayan Koca, devamında denek sayısının 12-13 bine çıkarılmasının planlandığı bilgisini paylaştı. CoronaVac, Hacettepe’nin ardından Kocaeli, İstanbul-Cerrahpaşa, Uludağ üniversiteleri ile Ankara Şehir Hastanesinde denenmeye başlandı.
Klinik öncesi safhayı tamamlayıp insanlar üzerinde test edilmeye hazırlanan “yerli aşılar” için de yurt içinde imalat hazırlıkları sürdürülüyor.
Klinik Denemelere Başlayan Potansiyel Aşılar Hangileri?
Çin’in 11 Ocak’ta COVID-19’un DNA dizilimini açıklamasının ardından dünyanın pek çok ülkesindeki araştırmacılar, genetik kopyasını ürettikleri virüs üzerinde laboratuvarlarda çalışmaya başladı.
Virüsün genetik diziliminin bilinmesi, aşı geliştirme sürecinin hazırlık safhasını hızlandırarak klinik denemelere çabuk geçilebilmesinin yolunu açtı.
COVID-19’un genetik yapısının 2002-2003’te Çin’den dünyaya yayılan Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu’na (SARS) yol açan koronavirüsle büyük ölçüde örtüşmesi, araştırmacılara SARS’a karşı aşı bulmak için yapılan geçmiş çalışmalardan yararlanma imkanı sağladı.
Binlerce deneğin katıldığı, 3’üncü aşama klinik denemelere başlayan potansiyel aşılar arasında ABD’den 3 ve Avrupa’dan 2, Rusya’dan 1 ve Çin’den 4 aday yer alıyor.
Moderna ve “mRNA-1273”
ABD’de “Moderna” ilaç firmasının Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) iş birliğiyle geliştirdiği aşı adayı “mRNA-1273” için 27 Temmuz’da 3’üncü aşama klinik denemelerin başladığı duyuruldu.
Merkezi Boston kentinde bulunan “Moderna”, Çin’in COVID-19’un genetik dizilimini açıklamasından yalnızca 2 gün sonra potansiyel bir aşı geliştirdiğini belirtti.
Ribo Nükleik Asit (RNA) temelli aşı, virüsün insan hücresine tutunmasını sağlayan “çivi proteini” adı verilen enzimi baskılayarak, vücutta bağışıklık sağlamayı hedefliyor.
ABD Gıda ve İlaç İdaresinin (FDA) onay vermesinin ardından aşının 1’inci aşama klinik denemeleri, 17 Mart’ta Washington eyaletinde başlarken, mRNA-1273, “insanlar üzerinde denenmeye başlanan ilk potansiyel COVID-19 aşısı” oldu.
Bir ay ara ile 2 doz yapılıyor, ikinci dozdan sonraki 14. günde %94 koruma sağladığı belirtilmiş.
Oxford ve”AZD1222″
İngiltere’de Oxford Üniversitesi Jenner Enstitüsü ile Oxford Aşı Grubu iş birliğinde geliştirilen ve üretim lisansı İngiliz-İsveç ilaç şirketi AstraZeneca tarafından satın alınan aşı adayı “AZD1222” için İngiltere ve Hindistan’da 2’nci ve 3’üncü aşama, Brezilya, Güney Afrika ve ABD’de 3’üncü aşama klinik denemeler yürütülüyor.
Aşı adayı, insanlarda basit soğuk algınlığına yol açan bir adenovirüsün zayıflatılmış ve kendini çoğaltamayan bir versiyonunu içeriyor. Aşı adayı, COVID-19’un insan hücrelerine tutunmasını sağlayan çivi proteininin yapay şekilde ortaya çıkmasını ve vücudun buna karşı koruyucu antikorlar üreterek gerçek virüse bağışıklık kazanmasını amaçlıyor.
Tek doz veya 1 ay arayla 2 doz yapılması planlanıyor. İkinci dozdan sonraki 14. günde %70 oranda koruma sağladığı bildirilmiş.
BioNTech ve “BNT162b1”
Almanya’da Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in kurucu ortağı olduğu biyoteknoloji firması BioNTech’in geliştirdiği “BNT162b1” adlı aşı adayı da 3’üncü aşama denemelere geçen aşı adayları arasında yer aldı.
4 ayrı formül olarak geliştirilen aşı adayının “b1” ve “b2” versiyonları, insanlar üzerinde test edilmeye başlandı.
RNA temelli aşı, COVID-19’u etkisiz kılan kan şekeri enzimleri ile alımlayıcı-bağlayıcı İmmünoglobulin G antikorlarını harekete geçirmeyi, hücre düzeyinde bağışıklık tepkisi yaratan CD4+ ve CD8+ glikoproteinleri artırmayı amaçlıyor.
3-4 hafta ara ile 2 doz olarak yapılıyor, ciddi bir yan etki şu ana kadar bildirilmedi. İkinci doz sonrası 7. günde % 95 etkinlik gösterilmiş.
SinoVac ve “CoronaVac”
Çinli ilaç şirketi Sinovac’ın geliştirdiği CoronaVac da 3’üncü aşama klinik denemelere başlayan aşı adayları arasında bulunuyor.
Bir ay ara ile 2 doz olarak uygulanan aşının 18-59 yaş arası kişilerde etkin ve güvenilir olduğu saptanmış. Çin hükümeti, 1. ve 2. aşama denemelerde etkinliği kanıtlanan ve ciddi bir yan etkiye rastlanmayan aşı adayının acil durum kullanımına izin verdi.
Formülünde virüsün etkisizleştirilmiş bir versiyonunu içeren aşı adayı için 21 Temmuz’da Brezilya’da, 11 Ağustos’ta Endonezya’da 3. aşama klinik denemelere başlandı.
Brezilya’daki denemede 8 bin 870, Endonezya’daki denmede ise 1620 sağlıklı gönüllünün aşılanması planlanıyor.
3. aşama denemeler kapsamında 17 Eylül’de insanlar üzerinde test edilmeye başlanan Coronavac, “Türkiye’de denen ilk COVID-19 aşısı” oldu. Ülkemizde gönüllü sağlık personeli ve vatandaşlar üzerinde Faz 3 çalışması tamamlanmak üzere.
Rusya ve “Sputnik V” aşısı
COVID-19 için aşı geliştirilen ülkelerden biri de Rusya oldu.
Gamaleya Ulusal Epidemioloji ve Mikrobiyoloji Enstitüsünün geliştirdiği “Sputnik V” adlı COVID-19 aşı adayı, kısa süren 1. ve 2. aşama klinik denemelerin ardından 3. aşamada insanlar üzerinde test edilmeye başlandı.
Aşı adayı, Oxford aşısı gibi soğuk algınlığına yol açan bir adenovirüsten alınan, kendini çoğaltamayan, ayrı dozlar halinde uygulanan iki virüs bileşeni (rAd26 ve rAd5) içeriyor.
Rus kaynakları aşının %91 oranında koruma sağladığını duyurmasına rağmen, sadece 39 kişide denenmiş sonuçlar bildirildiği için verilere kuşku ile yaklaşılıyor. Bu nedenle DSÖ yetkilileri, Rusya’nın iddiası karşısında temkinli bir tutum izlenmesini salık verdi.
Yetkililer, bir aşı adayının yaygın kullanım için tescillenebilmesi için klinik denemelerinin eksiksiz tamamlamış olması gerektiğini vurgulayarak, prosedürlerin aceleye getirilmesinin halk sağlığı bakımından sakıncaları olacağına dikkati çekti.
Aşılar Hangi aşamada insanlar üstünde deneniyor?
Bir aşının yaygın olarak kullanılabilmesi için 3 aşamada insanlar üzerinde test edilmesi gerekiyor.
Klinik denemelerin ilk aşamasında, az sayıdaki gönüllü sağlıklı denek üzerinde aşının güvenli olup olmadığı ve insanlar üzerindeki muhtemel yan etkileri araştırılıyor.
İkinci aşamada, aşının bağışık tepkilerini uyandırmadaki etkinliği 100’den fazla denek üzerinde test ediliyor.
Üçüncü ve son aşamada ise aynı işlem, binlerce gönüllü insan denekle tekrarlanıyor. Tüm bu süreç, aylar ve hatta yıllar alabiliyor.
Bu aşıların birbirinden farkları neler?
Geleneksel aşılarda enfeksiyona sebep olan virüsler, zayıflatılarak ya da etkisizleştirilerek vücuda enjekte ediliyor, böylelikle vücut, kendisine zarar veremeyecek hale gelen virüse karşı bağışıklık kazanmayı öğreniyor.
RNA tabanlı aşılarda ise virüsün tamamı yerine, genetik bilgisini taşıyan RNA zincirinden kritik bir kısım vücuda enjekte ediliyor.
Viral vektör aşılarında da yine gen teknolojisi kullanılarak, virüsün taşıdığı genetik materyalin bir kısmı, başka bir virüs içine yerleştiriliyor ve vücuda enjekte ediliyor.
BioNtech ve Moderna aşıları RNA tabanlı, Sputnik V ve Oxford/Astrazeneca aşıları da viral vektör tabanlı, Sinovac firmasının Coronavac isimli şaısı ise geleneksel yöntemle üretilmiş aşılar.
Bu dört aşı arasında öne çıkan farklılıklardan ilki üretim aşaması.
Viral vektör aşıları, geleneksel aşılarda olduğu gibi üretim aşamasında canlı bir hücreye ihtiyaç duyduğu için hammadde gereksinimi iki katına çıkıyor.
RNA aşıları ise kısa zamanda daha fazla üretim yapılabilmesine olanak sağlayacak bir teknolojiye sahip.
Bu aşılarla ilgili ikinci kritik farklılık da dağıtım ve depolama esnasında ihtiyaç duyulan soğutma gereksinimi. RNA değişken bir yapıda olduğu için, Moderna ve Pfizer aşılarının daha düşük sıcaklıklarda muhafaza edilmesi gerekiyor.
Normal soğutucularda kısa süre saklanabiliyorlar. Daha uzun süre muhafaza edilebilmeleri için ise eksi 20 ya da eksi 70 santigrat derecede tutulmaları gerekiyor.
Viral vektör aşıları ise, normal saklama koşullarında uzun süre bozulmadan dayanabiliyor.
Aşıların arasındaki bir başka fark da maliyetleri. Oxford ve AstraZeneca tarafından geliştirilen aşı doz başına en ucuz fiyatlandırmayı yaptı, ancak bu fiyatlar ülkelerin aşı politikalarına ve nakliye ile ortaya çıkacak ücretlere göre değişebilir.
Bu dört aşı da vücutta yeterli bağışıklığı sağlaması için 3-4 hafta arayla ikişer doz uygulanacak. Bunun sebebi, ilk dozun uygulanmasından sonra geçen sürede azalan antikor miktarını, ikinci doz ile belli bir seviyenin üzerine çıkarmak.
Aşıların etkinlik oranı
Biontech / Pfizer:Yüzde 95
Moderna:Yüzde 92
Oxford / Astra Zeneca:Yüzde 70-79
Sputnik V:Yüzde 91
Sinovac / Coronavac:Yüzde 97
Onay süreci nasıl işleyecek?
Aşıların onay alabilmesi için insanlar üzerinde denemelerin gerçekleştirildiği fazlarda etkinliğinin kanıtlanmış olması gerekiyor.
Üçüncü fazda iki gruba ayrılan deneklerin bir kısmına geliştirilen aşı, diğerine de etkisiz bir aşı enjekte ediliyor.
Belli bir süre geçtikten sonra koronavirüse yakalanan deneklerin ne kadarının aşı grubundan, ne kadarının plasebo grubundan olduğuna bakılıyor.
Böylelikle aşının ne kadar etki gösterdiği anlaşılabiliyor. Ancak pandemi gibi olağanüstü durumlarda üçüncü fazın tamamen bitmesini beklemek yerine, alınan ara sonuçlarda belli oranlarda başarı doğrultusunda acil kullanım izni alınarak aşı kullanılmaya başlıyor.
Bu noktada görüşüne başvurduğumuz virolog Semih Tareen, acil kullanım izninin pandemi gibi durumlarda prosedürü hızlandıran bir süreç olduğunu ve bunun aşının güvenirliği konusunda soru işareti oluşturmaması gerektiğini söylüyor.
Söz konusu aşıların zaten ilk iki faz deneylerinden başarıyla çıktığını, elimizde bu aşıların işe yaradığını ve yan etkilerinin olmadığını gösteren binlerce veri olduğunu belirtiyor.
mRNA AŞISI NASIL ÇALIŞIR?
Bir hücre, bünyesindeki mRNA’nın kendisine mi ait olduğunu, yoksa yabancı bir mRNA mı olduğunu ayırt edemez. mRNA, eğer hücre içerisinde varsa, ribozoma gidip burada okunabilir. İşte bir mRNA aşısında olan, SARS-CoV-2 ve diğer koronavirüslere ismini ve o meşhur “korona” (“taç”) görünümünü veren mızrak proteinlerine (İng: “spike protein”) ait bilgileri barındıran bir mRNA kullanılmasıdır. Bu mRNA, vücudumuzdaki hücrelerde okunarak mızrak proteinlerine dönüştürülür. Bu mızrak proteinleri, virüsün geri kalanı olmaksızın hiçbir işe yaramaz; tamamen anlamsız bir şekilde hücre içerisinde veya dışarısında süzülürler. Ancak savunma hücreleri bu proteinleri gördüğü anda, “yabancı madde” olarak algılar ve savunma molekülleri (antikorlar) üretmeye başlar. Böylece, yine, vücudumuz hastalığa yakalanmadan ve COVID-19 ile ilişkili berbat semptomları çekmeden, hastalığı tanımamız mümkün olur.
Bunun alternatifi, mızrak hücrelerinin virüs bize bulaştığında tanınmasıdır. Zaten “doğal bağışıklık”, virüs vücudumuza girip de hücrelerimize bağlanarak kendini çoğaltmaya başladığında, savunma hücrelerimize bağlanan mızrak proteinleri üzerinden virüsü tanıma şeklinde olur. Ama bu, doğal bir şekilde yapıldığında, iş işten geçmiştir: Virüs, çoğu durumda, savunma sisteminin virüsü tanıyabildiğinden çok ama çok daha hızlı şekilde çoğalır ve vücudu işgal eder. Birey hasta olur. mRNA aşısında (veya diğer yöntemlerle yapılan aşılarda) ise hasta olmadan virüsün kimliğini vücuda tanıtmak mümkün olur.
21. YÜZYIL BİLİMİ SAYESİNDE MÜMKÜN OLAN mRNA AŞILARI
mRNA kullanılarak aşı üretimi uzun bir süredir araştırılan bir tekniktir; fakat bu yolla aşı üretmek pek kolay değildir ve bugüne kadar bu yolla üretilen hiçbir aşı onay almamıştır. Bunun sebebi, mRNA ile üretilen aşıların yeterince güvenli olmamasından ziyade, genler düzeyindeki kontrolümüzün ancak 21. yüzyılda işlevsel ve anlamlı bir boyuta ulaşabilmiş olmasıdır. COVID-19 salgını ve buna sebep olan SARS-CoV-2 hastalığı, en güçlü araçlarımızı en hızlı ve etkili şekilde kullanabileceğimizi göstermek için iyi bir sınav sunmaktadır. Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden William Shaffner’in bu konudaki tanımı çok nettir: “mRNA aşıları, 21. yüzyıl bilimidir.”
mRNA kullanıldığında aşı üretimi, protein üretimine yönelik bilimsel bir yarış olmaktan çıkıp, bir genetik mühendisliği problemine dönüşür. Virüsün veya bakterinin genetik yapısını ve protein niteliklerini bir kez öğrendiğimizde, bunu mRNA’ya kodlamak çok daha basit bir iştir; en azından genetik araçlarımız bu kadar gelişmişken… Böylece sadece nükleotit dizilimini belirleyip, hücreye bu mRNA’ları verdikten sonra bütün iş, hücrenin milyarlarca yıldır yapmak konusunda uzmanlaşacak biçimde evrimleştiği süreçlere kalır.
mRNA aşılarındaki en problemli yan etki, enflamasyondur. Hayvan deneylerinde görüldüğü kadarıyla hücreler, yabancı mRNA’ya karşı enflamasyon tepkisi göstermektedir. Biologics Danışmanlık Firması’nın başkanı ve FDA Aşı Araştırmaları ve Denetimi Birimi’nin eski başkanı Norman Baylor, bunu şöyle anlatıyor:
“Büyük soru şudur: Enflamasyona neden olmadan vücut içerisine nasıl gireceksiniz? Savunma sisteminin kandırmaya çalışmak her zaman bir endişe kaynağıdır – ki aşıların yaptığı da budur. Bu sırada istemediğiniz yan etkiler oluşabilir. Savunma sistemi inanılmaz karmaşıktır ve kişiden kişiye değişebilir.”
Bir diğer endişe de, mRNA’lar aracılığıyla üretilen mızrak proteinlerinin, interleukin 7 ve alveolar yüzey proteinleri gibi heptapeptit protein dizilerine benzerliği dolayısıyla akut bir otoimmün tepkisi yaratabileceği yönündedir. Ancak klinik deneylerin yapılma nedeni zaten bu tür yan etkileri tespit etmektir ve şu ana kadar yapılan klinik deneylerin sonuçları çerçevesinde, Moderna da, BioNTech de herhangi bir endişe verici yan etki bildirmemiştir.
Reklam
RNA aşısını alan hücrelerin bir kısmı ölür. Aşı noktasındaki enflamasyon bu yüzdendir. Bu çok normaldir ve kolunuzu çarptığınızdaki kas çürümesinden farklı bir olay değildir. RNA sekansı çok geçici süre bu kas hücrelerinde kaldığı için diğer koronavirüsleri görmez.
NEDEN MODERNA VE BİONTECH?
COVID-19’un aday aşılarını bulan Moderna firması ve Pfizer ile çalışan BioNTech firmasının bu kadar öne çıkması şaşırtıcı değildir. Moderna’nın 2010 yılındaki kuruluş amacı mRNA teknolojilerine odaklanmaktır; öyle ki borsadaki kısaltma kodu bile MRNA’dır. Bu teknoloji sayesinde, virüsün genomunun dizilenmesinden sadece 2 ay sonra bile, yaklaşık 45 kişiye yetecek kadar aşı üretmeleri mümkün olmuştur.
Uğur Şahin ve Özlem Türeci tarafından kurulan BioNTech firması ise 2018 yılından beri mRNA aşıları üzerinde araştırmalarını sürdürmektedir. İkili, daha 25 Ocak 2020 gününde bile COVID-19’a karşı çalışma potansiyeli olan 10 farklı mRNA aşısı çizimini bilgisayarlarında yapabilmişlerdir. İkili, 25 yıldır mRNA üzerine çalışmakta olan uzmanlardır.
Öte yandan AstraZeneca ve Johnson & Johnson gibi firmalar, mRNA platformu yerine, genetiği değiştirilmiş nezle virüsünü kullanarak COVID-19 aşısı üretmeye çalışmaktadır. Bu da yenilikçi bir yöntemdir ve Avrupa’da daha bu sene ilk defa onay almıştır.
Son olarak Merck & Co. firması, zayıflatılmış virüsleri kullanan bir aşı üzerinde çalışmaktadır. Bu, daha geleneksel bir yöntemdir. Bu tür geleneksel yöntemler daha uzun süredir denenmişlerdir, daha çok bilgi birikimine dayanmaktadırlar; ancak çok daha yavaş ve biraz daha az etkilidirler.
BİLİNMESİ GEREKEN DİĞER DETAYLAR VE YALANLAR
Moderna ve BioNTech aşılarının her ikisi de, sıfır derecenin altında saklanmalıdır. Bu sıcaklığın ne düzeyde olacağı, mRNA’nın hangi yöntem kullanılarak üretildiği ve stabilleştirildiğine bağlı olarak değişmektedir. Özellikle de BioNTech tarafından üretilen aşının -70’lere varan sıcaklıklarda korunması gerekmektedir; bu da, özel donduruculara ihtiyaç olması anlamına gelmektedir. Moderna’nın ürettiği aşılar ise sıfırın sadece birkaç derece altında korunabilmektedir ve biraz daha verimli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle daha avantajlı olması beklenmektedir.
Reklam
Öte yandan daha bu evrede bile bir değil, iki adet başarılı mRNA aşısının varlığı, fazlasıyla umut vericidir. Belki tek bir aşı bulunsaydı, bunun istatistiki bir hata olduğu ileri sürülebilirdi; ancak iki bağımsız kurumun, iki ayrı aşıyı, birebir aynı platformu kullanarak geliştirebilmesi, mRNA aşıları ve modern teknoloji açısından çok daha umut vericidir.
mRNA GENLERİNİZİ DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?
Bu aşılarla ilgili halk arasında gördüğümüz en yaygın yalan, DNA veya RNA gibi isimleri duyan kişiler tarafından yayılan “genlerimiz değiştirilecek” korkusudur. Bu korku, tamamen asılsızdır. Bilkent Üniversitesi’nde sentetik biyoloji profesörü olan Dr. Urartu Şeker şöyle anlatıyor:
“mRNA, sadece sitoplazmaya girebilir. Buraya girdikten sonra, antijenin üretilmesini sağlar ve sonrasında parçalanır. mRNA, bir “gen parçası” değildir; dolayısıyla genoma girip de burada herhangi bir değişim yaratamaz. mRNA aşısının, DNA ile çalışan aşılara karşı en büyük avantajı, zaten çekirdeğe girmesine gerek olmamasıdır. Çekirdek içerisine istediğimiz her şeyi, kolay kolay sokamıyoruz; keşke sokabilsek. O zaman sentetik biyoloji bambaşka bir boyut alırdı.”
mRNA, stabilitesi (kararlılığı) çok düşük bir moleküldür; en büyük dezavantajı da bu. Ama bu, aşılar açısından avantajlı hale dönüşüyor. mRNA stabilitesini arttırmak, bilim camiasının uzunca bir süredir üzerinde çalıştığı bir konu. Özetle, mRNA aşısında molekül, sitoplazma dediğimiz, DNA’yı barındıran hücre çekirdeğinin dışında kalan sıvıda bulunmaktadır. İşini yaptıktan sonra da bozunarak yok olur.
Örneğin COVID-19 aşılarında, mRNA’nın stabilitesini bir nebze olsun arttırmak için koruyucu, yağdan oluşan bir katman kullanılacaktır. Ancak mRNA’nın genomunuzu değiştirmesi mümkün değildir; çünkü mRNA, DNA tarafından üretildikten sonra DNA’da tekrardan bir değişim yaratmaz.
ÇOCUKLARA COVİD AŞILARI YAPILACAK MI?
Bütün bu aşıların çalışmaları 18 yaş üzeri yetişkinlerde yapılmış. Çocuklarda etkinlik ve güvenilirlik ile ilgili yapılmış çalışma yok. Yani çocuklara Covid-19 aşıları uygulanmayacak.
GEBELERE COVİD AŞILARI YAPILABİLİR Mİ?
Gebeliğin ilk 3 ayında organların gelişimi süreci hızlı olduğundan güvenlik açısından aşılar uygulanmıyor. Gebelere ikinci ve üçüncü trimesterde aşılar uygulanabiliyor.
Son olarak da genel bilgi Coronavirüsün meşhur taç yada mızrak proteinleri ACE2 reseptörlerine bağlanarak nasıl hücre içine giriyor, şematik görünümü bu şekilde.
Erdal PAZAR, 18/12/2020
KAYNAKLAR:
1) https://www.uptodate.com/contents/coronavirus-disease-2019-covid-19-vaccines-to-prevent-sars-cov-2-infection?search=covid%20vaccine&source=search_result&selectedTitle=1~36&usage_type=default&display_rank=1
2) aa.com.tr/tr/koronavirus/salgindan-cikisin-umudu-kovid-19-asisi-icin-calismalar-sonuca-yaklasiyor/1999657
3) bbc.com/turkce/haberler-dunya-55092070
4) evrensel.net/haber/420221/mrna-asisi-nedir-nasil-gelistiriliyor-mrna-asisi-genlerimizi-degistirebilir-mi
5) hurriyet.com.tr/teknoloji/mrna-asisi-neden-onemli-41676423